Yazılar

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Ve Psikolojik Etkileri

Zihnimizin derinliklerinde yatan bir inancın, adeta sihirli bir değnek gibi dokunarak geleceğimizi şekillendirdiğini hiç düşündünüz mü? Bir iş görüşmesinden önce “Kesinlikle başarısız olacağım” diye düşünmenin, gerçekten de o görüşmenin kötü geçmesine sebep olduğunu fark ettiniz mi? Ya da bir ilişkinin başında “Eninde sonunda terk edileceğim” endişesinin, eşinizi sizden uzaklaştıran davranışlara sebep olacağını hissettiniz mi?, Eğer bu senaryolar size tanıdık geliyorsa, psikolojinin en dikkat çekici ve güçlü dinamiklerinden bir tanesi olan kendini gerçekleştiren kehanet olgusuyla karşı karşıyasınız demektir. Bu terim, en basit anlamıyla, bir durumla alakalı yanlık bir inancın, o inancı gerçeğe çeviren yeni davranışlara sebep olmasıdır. Yani inançlarımız kaderimizi yazar.

Kendi Kendini Gerçekleştiren Kehanet Nedir?

Kendi kendini gerçekleştiren kehanet, öncelikli olarak sosyolog Robert K. Merton tarafından 1998 yılında kavramsallaştırılmış bir kavramdır. Merton’a göre bu durum, “bir durumun yanlış tanımının, bu yanlış tanımı gerçeğe dönüştüren yeni bir davranışı ortaya çıkarmasıdır”. Süreç çoğunlukla üç temel aşamada işler:

  1. Yanlış Bir İnancın Oluşması: Kişi ya da bir grup, bir kişi ya da gelecekle ilgili bir inanca ya da beklentiye sahip olur. Örneğin, “ben sosyal ortamlarda çok beceriksizim.”
  2. İnanca Uygun Eylemlerin Sergilenmesi: Bu inanç, bireyin davranışlarını direkt olarak etkiler. Sosyal ortamlarda beceriksiz olduğuna inanan kişi, bir etkinlikte köşede durur, göz teması kurmaktan kaçar, sohbet başlatmaktan çekinir.
  3. Beklentinin Gerçekleşmesi: Gösterilen bu pasif ve çekingen davranışlar sonucunda, diğer insanlar bu kişiyle irtibat kurmakta zorlanır ya da hiç kurmaz. Sonuç olarak, birey partiden yalnız ayrılır ve başlangıçtaki “Ben sosyal ortamlarda beceriksizim” inancı doğrulanmış olur. Kehanet kendini gerçekleştirir.

Bu döngü, inancın bir kehanete, eylemlerin de bu kehaneti gerçekleştiren bir araca dönüştüğü güçlü bir sistemdir. Aslında ortada sihirli bir güç yoktur; yalnızca taleplerimizin eylemlerimizi, davranışlarımızın da sonuçlarımızı şekillendirdiği psikolojik bir süreç işler. Bu husus, kendini gerçekleştiren kehanet psikoloji alanının temel inceleme konularından bir tanesidir ve kişinin potansiyelini ciddi biçimde sınırlayabilir. Bu döngüyü fark etmek, kendini gerçekleştiren kehanet olgusunun üstesinden gelmek adına önemli bir adımdır.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Ve Psikolojik Etkileri

Kendini Gerçekleştiren Bireyin Özellikleri Nelerdir?

Burada iki farklı kendini gerçekleştiren birey tanımını ele almak önemlidir. İlki, negatif bir kendini gerçekleştiren kehanet döngüsüne hapsolmuş kişidir. İkincisi de, Abraham Maslow’un “kendini gerçekleştirme” kavramında tanımladığı sağlıklı ve potansiyelini ortaya koyan kişidir.

Olumsuz bir kehaneti gerçekleştiren kişinin özellikleri çoğunlukla şunları kapsar:

  • Olumsuz İç Konuşma: Akılları sürekli olarak “yapamam”, “başaramam”, “sevilmeye layık değilim” gibi negatif telkinlerle doludur.
  • Onay Arama Davranışı: Kendi inançlarını doğrulayacak kanıtları devamlı olarak ararlar. Başarılarını görmezden gelirken, en ufak bir hatayı kehanetlerinin kanıtı olarak görürler (doğrulama yanlılığı).
  • Kaçınma Eylemler: Başarısız olacaklarına inandıklarından dolayı yeni şeyler denemekten, risk almaktan ya da zorlu durumlara girmekten kaçınırlar.
  • Savunmacı Tutum: Eleştiriye ya da farklı bir bakış açısına karşı aşırı savunmacı olabilirler zira bu, onların temel inanç sistemini tehdit eder.

Buna karşılık, Maslow’un bahsettiği kendini gerçekleştiren insanın özellikleri de tam tersi bir tablo çizer. Bu kişiler, potansiyellerinin farkında olan ve bunu en üst seviyede kullanmaya çalışan bireylerdir. Kendini gerçekleştiren bireyin özellikleri içerisinde gerçekliği doğru algılama, kendini ve başkalarını oldukları gibi kabul etme, yaratıcılık, problem çözme odaklılık ve derin kişilerarası ilişkiler kurma becerisi bulunur. Bu iki profil arasındaki temel fark, birinin inançlarını bir hapishane, diğerinin de bir özgürleşme aracı olarak kullanmışıdır. Negatif bir kendini gerçekleştiren kehanet döngüsünden çıkmak, aslında Maslow’un tanımladığı ideal profile doğru bir yolculuktur.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Sosyal Psikoloji Üzerine Etkisi

Kendini gerçekleştiren kehanet sosyal psikoloji alanında özellikle gruplar arası ilişkiler, önyargılar ve stereotipler doğrultusunda incelenir. Bu etki, yalnızca kişisel seviyede kalmaz, aynı zamanda toplumsal dinamikleri de derinden şekillendirir. Bir toplumun ya da bir grubun, başka bir grupla ilgili sahip olduğu beklentiler, o grubun üyelerinin davranışlarını etkileyerek beklentilerin gerçek olmasına sebep olabilir.

Örneğin, bir toplumda belli bir etnik azınlığın “tembel” olduğuyla ilgili yaygın bir önyargı varsa, bu durum şu sonuçları doğurabilir:

  • Fırsat Eşitsizliği: İşverenler, bu önyargı sebebiyle o azınlığa mensup adaylara iş verme noktasında isteksiz olabilirler.
  • Eğitimde Düşük Beklenti: Öğretmenler, bu öğrencilerden daha düşük akademik başarı bekleyebilir ve onlara da az ilgi gösterebilirler.
  • Davranışsal Uyum: Sürekli olarak bu stereotipe maruz kalan ve fırsatlardan mahrum bırakılan kişiler, bir müddet sonra motivasyonlarını kaybedebilir, çabalamaktan vazgeçebilir ve sonuç olarak gerçekten de daha düşük performans gösterebilirler.

Bu toplumsal döngü, önyargıların nasıl nesilden nesile geçtiğini ve sosyal eşitsizliklerin nasıl devam ettirildiğini açıklayan güçlü bir sistemdir. Kendini gerçekleştiren kehanet, bu doğrultuda, önyargının yalnızca bir düşünce değil, aynı zamanda gerçekliği inşa eden bir davranış olduğunu gösterir.

Öğrenilmiş Çaresizlik Ve Kendini Gerçekleştiren Kehanet Farkı

Öğrenilmiş çaresizlik ve kendini gerçekleştiren kehanet sıklıkla birbiriyle karıştırılsa da aralarında önemli bir fark vardır. Her ikisi de negatif sonuçlara sebep olan psikolojik durumlar olsa da işleyiş sistemleri farklıdır.

  • Öğrenilmiş Çaresizlik: Martin Seligman’ın tecrübeleriyle ortaya konan bu terim, kişinin geçmişte yaşadığı olumsuz tecrübeler sonucunda, ilerideki olayların sonucunu kontrol edemeyeceğine inanmasıdır. Bu durumda birey, durumu değiştirmek adına herhangi bir çaba göstermez zira çabasının bir işe yaramayacağını öğrenmiştir. Buradaki anahtar kelime pasifliktir. Kişi, denemekten tamamen vazgeçer.
  • Kendini Gerçekleştiren Kehanet: Bu durumda da kişi pasif değildir; tam tersine aktiftir. Fakat bu aktiflik, negatif inancı doğrulayacak yöndedir. Birey, “başarısız olacağım” diye düşündüğünden dolayı ders çalışmayı bırakma; aksine, kaygıyla, odaklanamadan, verimsiz bir biçimde çalışır ve bu da başarısızlığa sebep olur. Buradaki problem eylemsizlik değil, yanlış yönlendirilmiş eylemdir.

Özetle, öğrenilmiş çaresizlikte “Ne yapsam boşuna” diyerek davranıştan çekilme varken, kendini gerçekleştiren kehanet döngüsünde “Korktuğum şeyin olmaması için öyle bir davranmalıyım ki..” düşüncesiyle başlayan ancak tam tersi sonuç doğuran davranışlar vardır.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Pygmalion Etkisi

Kendini gerçekleştiren kehanet olgusunun en ünlü ve çarpıcı örneklerinden biri “Pygmalion Etkisi” ya da “Rosenthal Etkisi” olarak bilinir. Bu etki, ismini Yunan mitolojisinde oluşturduğu heykele aşık olan ve tanrıların bu heykeli canlandırmasıyla aşkına kavuşan heykeltıraş Pygmalion’dan alır. Psikolojide de başkalarının bizim hakkımızdaki yüksek beklentilerinin, performansımızı artırarak bu beklentileri gerçeğe dönüştürmesi anlamına gelir.

Bu etkiyi kanıtlayan en bilinen çalışma, 1968’de Robert Rosenthal ve Lenore Jacobson tarafından bir ilkokulda yapılan deneydir. Araştırmacılar, öğrencilere bir IQ testi uygularlar fakat öğretmenlere, test sonuçlarından bağımsız olarak, rastgele seçilen bazı öğrencilerin “akademik olarak patlama yapacak potansiyele sahip” olduklarını söylerler.

Sene sonunda yapılan ölçümlerde inanılmaz bir sonuç ortaya çıkar: Öğretmenlerin potansiyelli olarak etiketlediği öğrencilerin IQ puanları, diğer öğrencilere nazaran anlamlı derecede daha çok artmıştır. Peki, bu nasıl oldu?

Öğretmenler, farkında olmadan, bu özel öğrencilere daha çok ilgi gösterdiler, onlara daha zor sorular sordular, yanıt vermeleri için daha çok zaman tanıdılar ve onlara daha sıcak ve teşvik edici davrandılar. Bu olumlu beklenti ve davranışlar, öğrencilerin kendilerine olan inançlarını artırdı, onları daha çok motive etti ve sonuç olarak potansiyellerini gerçekleştirmelerini sağladı. Pygmalion Etkisi, kendini gerçekleştiren kehanet olgusunun yalnızca olumsuz değil, aynı zamanda son derece olumlu sonuçlar da doğurabileceğinin en güçlü kanıtıdır. Bu husus, beklentilerin gücünü net bir biçimde ortaya koyar.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Ve Psikolojik Etkileri

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Örnekleri

Kendini gerçekleştiren kehanet örnekleri, hayatın her alanında karşımıza çıkabilir. Bu döngüleri fark etmek, onları kırmanın ilk aşamasıdır. İşte birkaç yaygın örnek:

  • İlişkilerde: “Eşim beni kesin aldatacak” diye düşünen bir birey, devamlı olarak eşini sorgular, telefonunu karıştırır ve aşırı kıskançlık yapar. Bu boğucu ve güvensiz alan, eşin ilişkiden uzaklaşmasına ve nihayetinde ilişkiyi bitirmesine sebep olabilir. Böylelikle bireyin “terk edileceğim” ya da “aldatılacağım” kehaneti gerçekleşmiş olur. Bu, kendini gerçekleştiren kehanet için klasik bir örnektir.
  • Kariyerde: Yeni bir projede “Ben bu işin altından kalkamam, yetersizim” diye inanan bir çalışan, görevlerini erteleme eğiliminde olur, toplantılarda düşüncelerini beyan etmekten çekinir ve motivasyonsuz bir biçimde çalışır. Sonuç olarak, projedeki performansı gerçekten de düşük olur ve yöneticisinden olumsuz geri dönüşler alır. Bu da başlıktaki “yetersizim” inancını pekiştirir.
  • Sağlıkta: “Ne yaparsam yapayım kilo veremem” diye düşünen bir birey, diyete başlar fakat ilk hafta tartıda istediği sonucu görmeyince hemen motivasyonunu kaybeder. “İşte, biliyordum işe yaramayacağını” diyerek diyeti bozar ve eski yeme alışkanlıklarına geri döner. Bu döngü, bireyin kilo veremeyeceği yönündeki kendini gerçekleştiren kehanet mekanizmasını besler.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Ve Şema Kimyası Nasıldır?

Şema Terapi, özellikle çocukluk ve ergenlik zamanında oluşan, hayat boyu tekrarlayan ve kişiye zarar veren kalıpları anlamaya ve değiştirmeye odaklanan bir terapi ekolüdür. Şemalar, kendimiz, başkaları ve dünyayla ilgili en temel inançlarımızdır. Kendini gerçekleştiren kehanet, bu şemaların hayatta kalmasını ve kendini devam ettirmesini sağlayan en önemli mekanizmadır.

Bir bireyin “Kusurluluk Şeması” varsa, bu şemayı devam ettirmek için farkında olmadan bir kendini gerçekleştiren kehanet döngüsü oluşturur. Örneğin, kendisini devamlı eleştiren ya da aşağılayan eşler seçebilir. Bu tercih, onun “Ben sevilmeye layık değilim” biçimindeki temel inancını doğrular. Ya da bir iş başvurusunda, kendisini yeterli hissetmediği için potansiyelini tam olarak yansıtamaz ve işe alınmaz. Bu sonuç, yine kusurluluk şemasını besler. Şemalar kehaneti yazar, hayat da bu kehaneti gerçekleştirecek biçimde akar.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Ve Terk Edilme Şeması

Terk edilme, istikrarsızlık şeması, yakın ilişkide olunan bireylerin kendisini terk edeceği, öleceği, başka birini tercih edeceği ya da güvenilmez oldukları yönündeki yoğun bir inanç ve korkuyu kapsar. Bu şemaya sahip bir kişi için kendini gerçekleştiren kehanet şu şekilde işler:

Birey, terk edileceği korkusuyla eşine aşırı yapışabilir, devamlı güvence arayabilir ve onsuz herhangi bir şey yapamaz duruma gelebilir. Bu boğucu davranış, eşinin bunalmasına ve ilişkide kendisine bir alan açmak adına uzaklaşmasına sebep olur. Bu uzaklaşma, şeması olan birey tarafından “terk edilişin ilk sinyali” olarak yorumlanır ve kaygıyı daha da artırır. Sonunda, ilişki bu gerilim sebebiyle biter ve kişi için baştaki “herkes beni terk eder” kehaneti bir defa daha gerçek olur. Bu yıkıcı döngü, kendini gerçekleştiren kehanet sisteminin en acı verici örneklerindendir.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Ve Aldatılma

Aldatılma, çoğunlukla Kuşkuculuk/Kötüye Kullanılma Şeması ile yakından bağlantılıdır. Bu şema, başkalarının eninde sonunda kendisini inciteceği, aldatacağı, kullanacağı ya da yalan söyleyeceği beklentisini kapsar. Bu şema aktif olduğu zaman, kendini geliştiren kehanet kaçınılmaz hale gelebilir.

Aldatılacağına kesin bir şekilde inanan bir birey, ilişkisinde devamlı bir dedektif gibi davranır. Eşinin her davranışını şüpheyle izler, sosyal medya hesaplarını kontrol eder, imalı sorular sorar ve devamlı olarak sadakatini test eder. Bu güvensizlik ortamı, ilişkideki samimiyeti, yakınlığı ve güveni tamamen yok eder. Eş, sürekli olarak suçlanmaktan ve zan altında bırakılmaktan yorulur. İlişki, bu zehirli ortamda ya biter ya da partner gerçekten de bu baskıdan kurtulmak için başka birine yönelebilir. Her iki durumda da kuşkucu kişinin “İnsanlara güvenilmez, sonunda aldatırlar” biçimindeki kendini gerçekleştiren kehanet döngüsü tamamlanmış olur.

Kendini Gerçekleştiren Kehanetten Kurtulmak İçin Ne Yapmalı

Bu negatif döngüden çıkmak imkansız değildir, fakat farkındalık, çaba ve kararlılık gerektirir. İşte bu zincirleri kırmak adına atabileceğiniz adımlar:

  1. Farkında Olun ve Kehaneti Tamamlayın: İlk aşama, sizi esir alan kehanetin ne olduğunu net bir biçimde tanımlamaktır. “Başarısız olacağım,” Aldatılacağım”, “Yetersizim” gibi temel inançlarınızı bir kağıda yazın. Bu inancın hayatınızdaki sonuçlarını gözlemleyin. Bu, kendini gerçekleştiren kehanet döngüsünü bilinçli hale getirmenin ilk aşamasıdır.
  2. İnancınızı Sorgulayın (Kanıtları Test Edin): Bu inancın ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulayın. “Bu inancımı destekleyen somut ve değişmez kanıtlar neler?”, “Bu inancımın aksini gösteren tecrübelerim hiç oldu mu?”, “Bu duruma başka nasıl bir açıklama getirebilir?” gibi sorularla zihninize meydan okuyun.
  3. Davranışınızı Değiştirin (Kehanetin Tersini Yapın): Bu en zor ancak en önemli aşamadır. Kehanetin sizlere yaptırdığı davranışın tam tersini yapmaya kendinizi zorlayın. Sosyal ortamlarda endişeleniyorsanız, bir kişiye gülümseyerek “merhaba” deyin. Yetersizlik duygusu hissettiğiniz bir görevde, destek istemek yerine öncelikle kendiniz çözmeye çalışın. Terk edilmekten korkuyorsanız, eşinize boğucu davranmak yerine ona alan tanıyın.
  4. Olumlu Kehanetler Oluşturun: Zihninizi olumsuz kehanetler yerine olumlu olanlarla besleyin. Fakat bu, gerçekçi olmayan bir iyimserlik değildir. “Bu sunumu en güzel şekilde yapacağım” yerine, “Bu sunum için elimden gelenin en iyisini yapacak biçimde hazırlanacağım ve bu süreçte yeni şeyler öğreneceğim” gibi sürece odaklı ve gerçekçi hedefler koyun. Pygmalion Etkisi’ni kendi üzerinizde kullanın.

Bu karışık döngüleri kırmak ve daha sağlıklı düşünce ve davranış kalıplarını geliştirmek için profesyonel yardım almak önemlidir. Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız, Şema Terapi ya da Bilişsel Davranışçı Terapi gibi tekniklerle bu süreçte sizlere rehberlik yapabilir, temel inançlarınızı keşfetmenize ve kendini gerçekleştiren kehanet döngülerini kalıcı olarak kırmanıza destek olabilir.

Sıkça Sorulan Sorular

Gerçekleşmemiş Kehanet Nedir?

Gerçekleşmemiş kehanet, başlangıçta doğru kabul edilen bir tahmin ya da beklentinin, alınan tedbirler ya da değişen şartlar sebebiyle gerçekleşmemesidir. Örneğin, “Y2K” hatasının 2000 yılında bilgisayar sistemlerini çökerteceği kehaneti, yazılımcıların aldığı yoğun tedbirler sayesinde gerçekleşmemiştir. Bu, kehanetin gücünün onu önlemek için de kullanılabileceğini ifade eder.

Kendi Kendini Gerçekleştiren Kehanet Ne Demek?

En basit tanımıyla, bir şeye inanmanın, o şeyi gerçeğe dönüştürecek biçimde davranmaya sebep olması demektir. Başlangıçta yanlış olan bir beklenti, davranışlarımızı etkiler ve bu davranışlar da sonucu beklentiyle aynı hizaya getirir. Bu, kendini gerçekleştiren kehanet olgusunun temel tanımıdır.

Psikolojide Kendini Gerçekleştiren Kehanet Nedir?

Psikolojide kendini gerçekleştiren kehanet, bir kişinin bir durum ya da birey hakkındaki beklentilerinin, o kişinin davranışlarını etkileyerek söz konusu beklentiyi somut bir sonuca dönüştürdüğü bir süreç olarak tanımlanır. Bu terim, beklentilerimizin yalnızca iç dünyamızı değil, dış dünyadaki gerçekliği de aktif olarak şekillendirdiğini vurgular.

Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız

Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız Şema Terapi başta olmak üzere BDT ve EMDR tekniklerini akredite kurumlardan aldığı eğitimler ve süpervizyon süreçleri ile uluslararası düzeyde uygulamaktadır. Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümünü Yüksek Onur Öğrencisi derecesi ile mezun olmuştur. Uzmanlık eğitimine Haliç Üniversitesi Klinik Psikoloji Master Programı’nda Başarı Burslu olarak başlayarak dereceyle bitirmiştir. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman ve Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanelerinde Türkiye’nin en köklü iki hastanesinde klinik çalışmalarda bulunarak çalışmıştır.